MEVLANA PERSPEKTİFİNDEN ÇÖZÜM SÜRECİ (I)

Giriş

Büyük ve çok yönlü bilge Mevlânâ 13. yüzyıldan günümüze kendini tanımayı, hayatın anlamını anlamayı, gerçeği bulmayı isteyen bireyler kadar siyasi, hukuki ve sosyal sorunlarına çözüm arayan toplumlar için de eşsiz bir ilham hazinesidir. Onun Anadolu Selçuklu devletinin enkazı üzerinde,  Osmanlı devleti olarak yükselecek ve üç kıtanın en önemli bölgelerini bir barış ve huzur havzası yapacak büyük bir medeniyeti hazırlayan ve ortaya çıkartan en önemli dinamiklerden biri olduğu tartışılmaz bir veridir.

Ünlü şair ve diplomat Yahya Kemal’e (1884/1958) sormuşlar:

Osmanlı Viyana kapılarına nasıl gitti?” diye… O da:

Osmanlı Viyana kapılarına kılıçla mı gitti zannediyorsunuz? Hayır, Osmanlı, Viyana kapılarına bulgur pilâvı yiyerek ve Mesnevî okuyarak gitmiştir.” cevabını vermiştir.

Nurettin Topçu da (1909-1975) bundan 40 yıl önce “kültürümüzün çıkış noktasının Mevlânâ olması gerektiğini vefelsefemizle güzel sanatlarımızı da bu kaynaktan çıkarabileceğimizi” ifade etmişti.[1]

Günümüzde Türkiye yeniden güçlü ve kalıcı bir şekilde dünya sahnesinde insanlık yararına önemli bir rol oynamaya adaydır. Bunun için kendi dinamikleri ile iç bünyesini güçlendirerek, enerjisini kendini zayıflatan korkular yerine 2023 ve 2071 hedeflerine yöneltecek çözüm sürecini başlatmıştır. Bu sürecin başarıya ulaşmasının en büyük garantisi milletin tarihin derinliklerinden süzülüp gelen eşsiz sağduyusudur. Bu sağduyuyu besleyen en önemli kaynaklardan birisi hiç kuşkusuz Mevlana ve onun kendisinden sonra yol göstermeye devam edeceğini söylediği Mesnevi’sidir. Dolayısıyla onun, bütün renkleri ve farklılıkları ile Anadolu insanının kolektif bilinçaltındaki izleri, gönüllerdeki sevgi ve saygısı, onu ve mesajlarını günümüz Türkiye’sinin sorunlarının çözümü ve gelecek vizyonu için de çok önemli bir konuma taşımaktadır.Bu nedenle, yazımızda “bizde paha biçilmez bir hazine gizlenmiştir” diyen Mevlana’nın bilgelik hazinesinden başlatılan çözüm sürecinin gerekliliğini ortaya koyan ve sürecin ilerletilmesinde kamuoyu algısını olumlu etkileyecek bazı mesajlarını ele alacağız.

Bir Barış ve Kardeşlik Köprüsü

Mevlana, “barışı savaştan ayırt et; çünkü iyi değildir.”  diyerek savaştan sakındırır, barışa çağırır. O misyonunu şöyle anlatır: “Bu dünyaya, ayırmaya, bölmeye, parçalamaya gelmedik biz. Biz, kırıkları onarmaya, ayrılanları birleştirmeye, hâsılı insanlar arasında köprü olmaya geldik.”[2]MahatmaGandhi’nin Mevlânâ’nın bu beytini dilinden düşürmediği söylenir.

O herkesi barış için elinden geleni yapmaya şöyle çağırır: Herkes savaşmada, benim barışımdan ne çıkacak deme, bir değilsin, binsin sen….Mum gibi kendi kendine yan-yakıl, ışıt her yanı. Çünkü aydın bir mum, bin tane ölüden daha iyidir.[3]

O, aşağıdaki sözleriyle bir bakıma kolay ve ilkel olan kin ve intikama değil, zor ve erdemli olan barış ve kardeşliğe teşvik eder:Kin ve nefret duyguları kalpleri karartır. Barış dalgaları kalplerden kinleri atar; savaş dalgaları ise sevgileri altüst eder.[4]

O sevgi duygusunun en yoğun ve güçlü şekli olan aşka dayanan gelişimi savunur. İnsanlığın terör gibi yakıcı sorunlarını çözmede bilgiden kaynaklanan sevginin dönüştürücü gücünden yararlanmaya çağırır.

Aşkla acılar, tatlı olur. Çünkü bütün aşkların temeli tamlıktır.[5]

Sevgiyle bakırlar altın olur.

Aşkla tortular, berraklaşır. Sevgiyle dertler, şifa verir.

Aşkla ölü, canlandırılır. Sevgiyle padişah, köle yapılır.

Bu aşk ise bilgiden, tanımadan ileri gelir.[6]

Dr. Ergin Ergül


[1]NurettinTopçu, MevlânâveTasavvuf, Dergahyy., İstanbul 2002, s.113.

[2]B. Fürûzanfer, Mevlânâ Celaleddin, (Çev.Feridun Nafiz Uzluk), Konya Valiliği İl, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya 2005, s.8.

[3]Şefik Can, Dîvan-ıKebir, Seçmeler, c.7, Ötüken, İstanbul 2009, s.235

[4]Eva De Vitray-Meyerovitch/DjamchidMortazavi, Mathnawi,La quête de l’absolu, éditionduRocher, Paris 2004, c. I/2578-2579

[5]Meyerovitch/ Mortazavi, Mathnawi,c.I/2580

[6]Meyerovitch/ Mortazavi, c.II/2530-2533

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir